23 Aralık 2009 Çarşamba

Lisa Andersen,Trouble,Fearlessness...

Lisa Andersen .. Kadın sörf dünyasını bugüne taşıma yolunda çok fazla katkısı olan en etkili kadın sörfçülerden.. Hayatı ve her anında sörfün olduğı bir yaşam biçimi.. Ki bu nedenledir , hem kendi özel hayatı, hem sörf hayatı başarılarla dolu... Son on yıla damgasını vurmuş sörfçülerden biri Kelly Slater ile birlikte anılması hiç şaşırtıcı değil...Ufak ama ilgi çekici bir diğer ayrıntı ise ikisinin de Florida'da yetişmeleri..
Onun takma adı '' Fearless'' ..İşte başlıyoruz...

Lisa Lorraine Andersen Newyork'da dünyaya gelir. 13 yaşına kadar Maryland ve Virgina'da büyür ve o zamanki takma adı ''Trouble'' , beladır.. Lisa'nın hikayesi 1969 yılında o henüz 13 yaşındayken Florida'ya taşınmaları ile şekillenmeye başlıyor aslında.. Sörf boardunu alıp ilk suya girişi Ormand Beach'de gerçekleşmiş. Bu spotta uzun bir süre tek kız olarak sörf yapmış ve doğal olarak da erkek sörfçülerle takılmaya başlamış.. Bu yatkınlıkları, ailesinin hoşuna gitmemeye başlamış ki zaten Lisa, sörfün ona verdiği özgürlüğe kendini kaptırıp eve geç gelmeye, derslerinden kırık notlar almaya başlamış..Alkolik olduğu söylenen babası da bir gün kızının bu haline kızıp sörf tahtasını kırmaya kalktığında Lisa da hayatını değiştirecek kararı almış...Tarihte baktığımızda,neden hep herşeyi mahveden bir baba figürü ve o sinirle evden kaçan insanın kinini ; diktatörlüğe veya yazarlığa ya da işte böyle sörfe kendini adamasıyla sonuçlanması ise ayrı bir blog konusu....İşte Lisa da babasının davranışı yüzünden o gün evden kaçmaya karar verir.,,Annesi hakkında yazılanlar ise daha ilginç ;Annesi kızının Dünya Şampiyonası'na katılmak için evden kaçtığını etrafa yaya dursun, daha sonra yapılacak röportajlarda Lisa bu söylemi reddedecektir. Annesinin tamamen bunu uydurduğunu dile getirerek işte tam olarak şu kelimelerle anlatır evden kaçış hikayesini :

-'' O sıralar sörf dünyasında şampiyon olmuş birini bile tanımıyordum.,,sadece evden uzaklaşmak kulağa hoş gelmişti ve bu benim için iyi bir sebepti. En iyi olma isteği ise,benim küçük bir parçam olarak sonradan içimde oluştu..'' ve buna da ekler ; sörfe tam da ailem bunu yapmamı istemediğinde başladım...''


Evden uzaklaşma fikriyle 16 yaşında kendisini California'da bulur,,En iyi sörfçülerin antreman yaptığı Huntington Beach'de 8 ayda tam 35 defa National Scholastic Surfing Association'u kazanır ve akabinde başarı gecikmez ; 1987 'de Amerika Şampiyonasını kazanır. Sebastian Intel'de porfosyonel olup de ilk Dünya turunda 12.olarak yılın çaylağı seçilir. 1990 yılına geldiğimizde ise Avusturalya'da ilk pro etkinliğini kazanır. Fakat bu tarihten sonra bir takım kişisel sorunları yüzünden konsantrasyonunu da yitirmeye başlamıştır...Fakat Lisa'yı Renato Hickel ile kısa sürecek olan evliliğinden bir de sürpriz beklemektedir..


1993 yılına geldiğimizde ilk kızı Erica'yı dünyaya getirdikten sonra konsantrasyonunu toparlar, röportajlarında kızının doğumunda sonra dünyaya bakış açısının değiştiğini anlatırr ve sadece 1 yıl sonra kendisini Japonya'da yine yarışırken bulur..İşte tam da 94 yılında artık Sörfün Kraliçesi olarak anılmaya başlanır ve yeni kuşak için de idol haline gelmiştir. Bu süre içerisinde tüm Dünya şampiyonalarında Quiksilver&Roxy sponsorluğuyla yarışır. 2001 yılında oğlu Mason,kızı Erica ile yeni bir hayata başlar..Hayatındaki ikinci mutluluğun ona verdiği güçle, 2002'de ise WTC şampiyonu olur. İşte bu da onun prpfosyonel sörf hayatında son şampiyonluğu olacaktır...2 tatlı çocuk ve muhteşem bir kariyer ile gözü açık gitmeyecek insanlardan birisi diyebiliriz onun için.. Yaşam hikayesi,sörfü ve yaşam tarzıyla gerçekten idol olmuş kadın sörfçülerden o....

2007 yılında Chronicle adında bir basımevi, Lisa hakkında bir kitap basar ..Kitap ''Korkusuzluk'' adını taşıyor, neden ona böyle dediklerine şaşmamak gerek..Onun için söylenen duyduğum en güzel ithamla bitiriyorum ve saygıyla selamlıyorum Lisa Andersen'ı..'' Lisa Andersen surfs like a man,,but she looks like a girl !! ''
Başarıları :
4 consecutive world titles (1994-97)
24 contest victories, including wins at events in Europe, Australia, and Huntington Beach, where she won the U.S. Open twice (1994 and ’97), and the OP Pro (1995)
1987 Association of Surfing Professionals Women’s Rookie of the Year
No. 76 among the “Greatest Sportswomen of the Century,” Sports Illustrated for Women
1992, 1994, 1996-1999 Surfer magazine Readers Poll winner
Named one of the “25 Most Influential Surfers of the Century” by Surfer magazine
Eleven top-10 season finishes, and seven top-five finishes on the Women’s World Tour
1998 Female Athlete of the Year, Condé Nast Sports for Women magazine ..

21 Aralık 2009 Pazartesi

Hediyeler alınsın,verilsin...

Yeni yıl yaklaşırken, kucak dolusu hediye ile noel babalığa soyunmayı seviyoruz..

Coastal Surfing'in seçtiği sörf dünyasında en iyi 10 hediye işte karşınızda..



Muhteşem t-shirtler burada, kötü haberse henüz Türkiye'ye satışları yok..

24 Ekim 2009 Cumartesi

Sörf Müzikleri, Geçmişi ve Bugünü..


Sörf Müzik...

Kendinizi surf tahtanızla sahilden okyanusa koşarken hayal edin, yüzüyor ve dalgaları geçiyorsunuz...Suda geçen o sihirli zamandan sonra, sörfünüzü bitirmiş kumsalda mavi okyanusu seyrederken bir ukelele sesi tüm yorgunluğunuzu alır ve sizi hayallere daldırır...Tarihçesi, ruhu, yarattığı yıldızları ve sörf'ün getirdiği yaratıcılıkla hakkında kitaplar yazılan bu konuyu burada okuyorsanız, Israel Kamakawiwo'ole den '' Somewhere Over The Rainbow'' 'u dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim..

Sörf Müziğin Kısa Tarihçesi : California’da 1959 yılında ortaya çıkan ilk sörf şarkılarına baktığımızda sadece bir kaç ezgi olduğunu görüyoruz.. Jan &Dean ‘den sonra ‘’Baby Talk’’ adlı şarkıyla vokal sörf müziğinin başladığını biliyoruz. Sörf Rock türü de işte böyle ortaya çıktı. Sörf Rock 60'lı yıllarda Amerika’da en önemli rock’n roll formlarından biriydi. Sörf Rock’ın en önemli ve dönemin diğer türlerinden kendini ayıran özelliği ise farklı gitar soundları, müziğin içindeki dalga sesleri ve basit 3 akorlu şarkılara sahip olmasıydı. Bu özellik de yeni bir devrin başladığı anlamına geliyordu. Sörf Rock’ın ilk örneği Dick Dale ve ilk single’ı ‘Let’s Go Trippin’ olarak gösteriliyor. Sörf rock’ın ikinci dalgası ise hepimizin bildiği ve mutlaka bir yerlerde dinlediği The Beach Boys’la başlıyor. Jan & Dean ve Ronny & The Daytonas; Beach Boys’u takip eden gruplar oluyor..Düşündüğünüzde 60’ların müziği aslında günümüze kadar geldi bunda da sörf-rock türü ve türü doğuran grupların büyük payı vardı. Bu müzik türünde, önce enstrümantal ile başlayıp daha sonra vokaller girerdi. Bu müzik türü sörf ile birlikte genç kültürün bağımsızlığını da temsil ediyordu. Eskiye yönelik bir çok kaynağa bakıldığında, bütün Sörf müzik guruplarının Rock müzik gibi sınıflandırıldığı ve bu tarzın Rock un alt türü olarak kaldığı ortaya çıkmıştır..



Duane Eddy'nin '' Movin' and Groovin' '' i kimilerine göre Sörf Rock un alt yapısını oluşturan ilk eser, kimilerine göre ise bu tarzın alt yapısını oluşturanın '' Let's Go Trippin' '' şarkısıyla zamanında California'da hit olan Dick Dale olduğu iddia edilir. Dale'nin Sörf tarzına etkileri çok büyüktür; çünkü o bir sörfçüydü ve sörf yaparkenki adrenalinini ve heyecanını gitar tellerine dökmek için çalıştı. Çeşitli tonlamalarla, kastanyet ve saz gibi çeşitli ensturmanlar ile birleştirdi. Ve onu takip eden bir çok gurup da Batı ve Ispanyol/Latin karışımı Dale'nin zengin eko ları kadar güzel kullandılar. Onun hızlı double picking ve staccato çalışı etkileyici ve o dönemlerin önemli Sörf türü örnekleriydi. Geniş bir sahil kültürüne sahip olan Avustralya' da, 1960'larda bu tarz kendini kolayca kabul ettirdi. The Chantays ''Pipeline'' ile yaptığı single ile Güney California'da bir hayli geniş kitlelere ulaştı. 1963'de '' Wipe Out '' şarkısı ile Surfaris, 1965'te Billboard müzik listelerinede giren en en ünlü hit oldu. Grubun dünyaca tanınmış iki hiti daha vardı '' Surfer Joe '' ve '' Point Panic ''. Ayrıca Surfaris gurubunun gitaristleri Jim Fuller ve Ron Wilson ile son model tekniklere öncülük eden, davullarında kullanıldığı şarkıları vardı. 1990'ların ortalarında, Surf Rock, eski gurupları ve yeni oluşmakta olan grup üyelerıyle birlikte tamamen yeniliğe uğradı ve yeniden canlandı. Sörf müzik; Pulp Fiction filminde 21. yüzyılda yeniden canlandı. Bu şarkıyla Dick Dale Amerika modern rock listesinde 1 numara olabilmiş en yaşlı insan unvanına da sahip olmuştur.
Örnek Sörf Rock Şarkıcıları ve Gurupları

• The Atlantics

• The Beach Boys

• Al Casey

• The Centurions

• The Challengers

•The Chantays

• Dick Dale

• Goons of Doom

• Les Fradkin & Get Wet

• Link Wray • Jetpack

• The Lively Ones

• Marketts

• The Mermen

• The Nobility

• The Pyramids

• The Routers

• The Surfaris

• The Shadows

• The Tornadoes

• The Trashmen

• The Ventures

•The Ziggens

Önemli Sörf Rock Şarkıları,,,

• "Let's Go Trippin'" by Dick Dale & His Del-Tones

• "K-39" by The Challengers

• "Mr. Moto" by The Bel-Airs

• "Baja" by The Astronauts

• "Sörfin' USA" by The Beach Boys

• "Pipeline" by The Chantays

• "Misirlou" by Dick Dale & His Del-Tones

• "Wipe Out" by the Sörfaris • "Bustin' Sörfboards"-The Tornadoes

• "Interstellar Hardrive" by Man Or Astro-Man?

• "Another Summer Song" by Los Kahunas

• "Tijuana Nut Crunch" by The Recruders

• "Surfin' The Classics, Part 2" by Les Fradkin & Get Wet

• Surfin' Bird by The Trashmen

Dick Dale


Surf dünyasının en önemli isimlerinden biri, hem sörfe hayatını vermiş, hem müziğine... Yukarıda yazdığım gibi çıkardığı hitlerin yanında çok da ilginç bir kişiliğe sahip..

Dick Dale; başarılı bir atlı Süvari,sörfçü, dövüş sporu uzmanı,okçu ve Pilot.. En sevdiği uçak Cessna tipi bir 337B Süper Skymaster. Dale’in bu uçaklarda ilgili pilot derecesi bile olduğu biliniyor :)

Çaldığı enstrümanlara ise yetişmek mümkün değil nerdeyse... Akustik gitar, Elektronik Gitar,Bas ve ispanyol gitar, Ukulele, Banjo, Davul, Piano,Org, Trompet, Trombon, Saxophone, Mızıka, ve sonunda Akordion....

Dick Dale'i anlatmaya sayfalar yetmez, ama birileri onu 3 cümleyle şöyle anlatmış;

‘’ Some guitar players play great, but Dick Dale is a great player.""Some people are talented guitarists, but Dick Dale is a guitar talent.""Some people play to sound great, but Dick Dale plays a great sound."

The Surfaris

Muhteşem şarkı ‘’ Wipe Out’’ ın yaratıcıları... 1962 yılında California’da kurulan grubun Wipe out ile birlikte Surfer Joe adlı şarkıları da California ve Los Angeles ‘ta o dönemde birer hit olmuşlardı.

Ayrıca Wipe Out 1987 yılında çekilen ‘’Dirty Dancing’’ filminde de kullanılmıştı. Wipe out ‘un 10 dakikada yazıldığını ve o an kaydedildiğine dair bazı söylentiler de vardır.

Ünlendikleri sırada ise gitarist Jim Fuller 15,Davulcu Ron Wilson 18, Bas gitar Pat Connoly 15, Sakasafoncu Jim Pash ise sadece 13 yaşındaymış..


Ve efsanevi grup Beach Boys

Kaliforniya sahillerinin güzel kızlarından ,havalı ve saçları briyantinli oğlanlarına, Amerika'yı etkisi altına alan sörf çılgınlığına, popun altın çağına geldiğimizde karşımıza işte onlar çıkıyor.. Bizim buralarda pek ciddiye alınmasa da, pop müzik tarihinin en önemli mihenk taşlarından biri, The Beach Boys ve onun dahi çocuğu Brian Wilson'dur. Amerika, 60'ların başında o sırada Wilson kardeşler; Brian, Carl ve Dennis, yanlarına kuzenleri Mike Love ve Brian'ın okul arkadaşı Al Jardine'ı alıp The Beach Boys olarak, daha ilk '45likleri, 'Surfin' ile turnayı gözünden vuruyorlar. Formül basit; 50'lerin, The Four Freshmen ve The Hi-Los gibi, pop vokal gruplarının vokal harmanizasyonunu garaj rock ögeleriyle birleştirmek ve bu ortaya çıkan sentezi gençlerin özdeşleşebileceği bir temayla süslemek. Bu tema da, yeni yeni popülerleşmeye başlayan sörf çılgınlığı, Kaliforniya'nın altın rengindeki suretinde sunulan "Amerikan Rüyası" ve tabii ki Kaliforniya kızları ve saf, temiz aşklar oldu. Sonuç: 'I Get Around', 'Surfin' USA', 'Little Deuce Coup', 'Surfin' Safari', 'Fun, Fun, Fun' ve muhteşem şarkı ‘’Little Surfer Girl’’ ve bunlar gibi daha nice şarkı ve albümle Amerika'nın en büyük grubu olmaları ve ülkede sörf çılgınlığının kontrolden çıkması... Öte yandan grubun beyni olan ve şarkıların tümüne imza atan (ilginç olansa sörf yapmayı bilmeyi bırakın, denize girmekten dahi korkan) Brian Wilson'un müziğe olan tutkusu ve ona yeni bir şeyler katmak için içinde yanan arzu, Beach Boys'u farklı bir kulvara sokuyordu. Ancak, Capitol şirketi bünyesinde, onlar dışında, "B" harfi ile başlayan bir grup daha vardı. 1965 yılında "Rubber Soul"ı çıkaran The Beatles, Wilson'da şok etkisi yaratmıştı.


Kokomo…

The Beach Boys'un muhteşem sarışını Brian Wilson'ı "Sgt. Pepper's" çıkmadan bir ay önce üzerinde çalıştığı albümü, "Smile"ı, en sonunda yapamayacağını düşünüp pes etmesinden sonra The Beatles'ın böyle bir albüm çıkarmış olması, derinden etkiledi ve zaten garip korkuları ve saplantıları olan müzisyeni deliliğin kıyılarına sürükledi. Önceleri bulutlu havalarda dışarı çıkmama gibi garip huyları olan Wilson, uyuşturucunun da etkisiyle iyice paranoyaklaşmaya, benliğine hükmetmeye başlayan ölüm korkusu yüzünden duş bile almamaya başladı. Grup zaten onsuz turneye çıkmaya alışmış, artık onsuz albümler de yapıyor olmuştu. Ara ara grupla boy gösterse de, artık "konuk sanatçı" kimliğinin ötesine geçmemeye başlamıştı. 1988 yılında grubun, "Cocktail" filmi için yaptığı 'Kokomo' şarkısı ile tarihinin en büyük hitine Brian Wilson'suz imza atmış olmaları ise ironiktir. Wilson bütün müzikal dehasına rağmen, kendi içine kapanık, kendi küçük dünyasıyla sınırlı kalmış bir insandı. Kaliforniya'nın güneşli günleri ve kızlarından öte bir dünyayı, ruh halini, dünyevi dertleri tahayyül edemiyordu. Onun dünyasında ne siyaset vardı, ne adalet kavramı ne de özgürlük arzusu. Kendi yarattığı gökkuşağı ona yetiyordu ve en büyük korkusu da onu yitirmekti. Duyduğunuzda çılgınca tepinmekten kendinizi alamadığınız ‘’ Surfin’ Safari’’ şarkısının sözleri de aslında bu kadar basit cümleler ile bu kadar güzel anlatılamaz demekten kendinizi alamazsınız. Şarkının sözleri gibi, söyleyiş tarzları da gayet umursamaz ve aman banane bu dünyadan'ın melodilere geçmiş halidir. Onların tek anlatmak istediği şeyse sörfün verdiği mutluluktur. Grubun bir diğer önemli şarkısı,, seni boardumun üzerine alıp dünyayı gezdireceğim ve rüyalarını gerçeğe dönüştüreceğim benim küçük sörfçü kızım dedikleri, ve eminim o dönemdeki tüm kızların çığlık çığlığa dinlediği şarkılardan biriydi ‘’Little Surfer Girl’’ sözleri şöyle..

''Little surfer little one
Made my heart come all undone
Do you love me,
do you surfer girl
Surfer girl my little surfer girl
I have watched you on the shore Standing by the ocean's roar
Do you love me do you surfer girl
Surfer girl surfer girl
We could ride the surf together
While our love would grow In my Woody
I would take you everywhere
I go So I say
from me to you
I will make your dreams come true
Do you love me do you surfer girl
Girl surfer girl my little surfer girl....'' burda kızlar olarak hep birlikte büyük bir iç geçirebiliriz:)


Ukelele ve Israel Kamakawiwo’ole....


Ukelele sevimli, küçük gitarlara deniyor ve Sörf müziğinde sıkça kullanılan bir enstrüman. Tınısı yumuşak ve derinden gelen bir ses gibi..Ve ukeleleyi dünya üzerinde en güzel çalan, muhteşem şarkılara imza atmış şişman ama mutlu Hawaili Israel Kamakawiwo’ole.. Kısaca Iz diyor kendisine.. 1959 yılında doğan Iz 1997 yılına kadar dopdolu ve neşeli bir hayat sürmüş.. Müzik çalışmalarına erkek kardeşi ile başlayan Iz’in en ünlü şarkıları ‘’ Somewhere Over The Rainbow’’ 'dur. (yazıyı okurken dinleyeceğiniz şarkı :) 1982 yılında erkek kardeşinin kalp krizinden öldüğü yıl, çocukluk aşkıyla evleniyor ve bir de kızları oluyor. Kardeşinin ölümünden sonra Hawaii' li diğer arkadaşlarıyla en ünlü gruplardan biri oluyorlar ve kendi ülkelerinde Hawaii Academy of Recording Arts (Hara) tarafından verilen bir çok ödülün de sahibi oluyorlar..Yine 1997 yılında Iz tekrar HARA tarafından Yılın Erkek Vokali, Yılın Albümü dallarında ödüllendiriliyor. Ödül törenini ise hastanedeki odasından izlemek zorunda kalıyor...

Hayatının son bölümünü ciddi bir obezite problemiyle geçirmiştir.. Öldüğünde 38 yaşında ve 350 kilo olan Iz için Hawaii’deki Eyalet bayrağı yarıya indirilir ve tabutu Honolulu Capitol Binasına koyulan 3.kişidir.(Diğer ikisi ünlü ve saygıdeğer bir senatör ve validir) .10 binden fazla kişi cenazesine katılır ve Külleri Pasifik okyanusuna Makua Palajından dağıtılır...Şu an Ohaua ‘da dev bir heykeli bulunmaktadır. Bize harika sesini bırakan bu tatlı adam Margarita, Somewhere over the rainbow gibi güzel şarkılarıyla bize mutluluk vermeye devam ediyor..

Jack Johnson


Jack Johnson yeni neslin başı çekenlerinden, o da hem bir sörfçü hem müzisyen hem de bir film yönetmeni..1975 yılında Hawaii de doğup büyüyen sanatçı Hawaii surf rock tarzı çalışmalar yapıyor. 5 yaşında sörfe başlayan Jack, ayrıca ünlü sörfçü Jeff Johnson’ın da oğlu. 17 yaşında Pipelin'da dalganın tepesinden düştüğünde, kaya ve reeflere çarpması yüzünden geçirdiği kazada yüzüne 150 dikiş atılmak zorunda kalınmış. Kazadan sonra profosyonel sörf kariyerini noktalamış ve müzik çalışmalarına devam etmiştir. Yine sörf müziğe katkısı yadsınamaz olan Ben Harper Jack Johnson’ı bi yerlerde çalarken duymuş ve ilk albümünün kaydını birlikte yapmışlardır. ,Lulabies, Gone, Never Know,Banana Pancakes ve Breakdown en güzel şarkıları arasındadır.

Jack Johnson dışında burda bahsedemediğim 9 kez ASP şampiyonu olmuş efsane sörfçü Kelly Slater ile konser veren ve muhteşem film Into The Wild'in soundtrack albümünü de yapan aynı zamanda da sörfçü olan Pearl Jam'in solisti Eddie Wedder, Matt Costa, Michka, Green Day, Red Hot Chill Peppers,..ve daha sayamadığım bir çok grup, insan...Burda anlatılan tüm müzisyenler ile ilgili bağlantılara surf music köşemizden de ulaşabilirsiniz. Bahsettiğimiz bu insanların hepsi bir şekilde sörfün içindeler ve bu ruhu taşıyorlar..ve sonunda ortaya bu muhteşem şarkılar çıkıyor. Günün sonunda dediğimiz şey ise hep aynı ;
Eğlen ve Hayata Gül... Mutluluk paylaştıkça gerçektir..!


Yazıyı efsanevi müzisyen, sörfçü ve daha bir çok ilginç yeteneğe sahip Dick Dale'in seneler önce yaptığı, Pulp Fiction filmiyle daha da çok ünlenen şarkısı ve video klibiyle bitirmek en iyisi...Miserlou..

29 Eylül 2009 Salı

Dalga Sörfü 'ne Başlarken...

Dalga Sörfü; yapılması zor olan bir spordur. Vücudun sürekli formda olması gerekir. Suyun içinde ne kadar fazla zaman geçirirsek, o kadar daha çabuk öğrenir ve kendimizi geliştiririz. Dalga Sörfü 'de en zor olan dalgayı yakalayıp ayağa kalkma (take-off) dışında boardun üstünde dengeli biçimde yüzebilme (paddle), dalgaları tanıyıp, geçebilme (paddle-out), dinlenmek için boardun üzerinde dengeli oturabilmek, akıntı yönünü iyi kavrayabilmek ve suyun içinde sörf kurallarına uymak, öğrenmemiz için önemli adımlardır.




Karadeniz'in dalga ve kıyı yapısı yeni sörfçüler için çok uygundur. Aşağıda yeni başlayacaklar için gerekli bazı bilgiler yer alıyor;
0... Eğlen ve Hayat'a Gül

İyi sörf yapabilmek seneler alabilir ama önemli olan tüp'e girmek değil, suyun içinde arkadaşlarımız ile nasıl eğlenip güldüğümüzdür. Kumsal'a bir kez koltuğunuz altında sörf tahtası ile girdikten sonra, ayaklarınızın arasına kum tanecikleri yapıştığı an; sörfçü olmuşsunuzdur. Bir daha asla sörf dünyasından ayrılamazsınız.

Hız, ses ve dalga enerjisi.. İnsanoğlu, bu dünyada sadece dalga enerjisini hissedebilir ve onu yakalayabilir. Dalga yakalamak; insana imkansızı başarma duygusunu verir ve hayatın günlük sıradanlıklarını farketip yaşama başka bir boyutta bakmanızı sağlar. Dalganın tepesinde, ayağa kalkıp aşağı doğru, dalganın cam gibi yeşil tarafına doğru kayarken duyduğumuz heyecan, bize suyun üstünde yürüyebilme duygusunu hissettirir.

Her sabah kalkıp robot gibi işe gitmek, daha çok para kazanmak, mevkimizi yükseltmek için başkalarını ezmek..Bunların hepsi, senede bir elbiselerimizi, 5 senede bir arabamızı, 20 yılda bir evimizi değiştirebilmek içindir. Böylece toplum içinde daha iyi bir konum kazanacağımızı, insanların gözünde itibarımızın artacağını düşünürüz.

Ama insan bir kez dalganın enerjisini, sörf tahtası ile hissettikten sonra bir daha karaya ayak basmak istemeyebilir ve kendini "aloha" kültürüne ( Hawaii'de sörfçüler arasında, basit yaşa ve eğlen felsefesi) bırakabilir. Herhalde büyük şirketlerde çalışan sörfçü sayısı bugün yok denilebilecek kadar azdır.

Dalgalar, bize hayat'a karşı "bana ne" demeyi öğretir. Sürekli aklımızda dolaşan "bana ne" kelimesi yavaşça beynimizde bir yer edinip, hem dalgaları yakalamamızdaki korkumuzu hem de toplum'un koyduğu basit kuralları önemsemememizi sağlar.

Ve böylece suyun içinde düştüğümüzde veya bir tarafımız kesildiğinde veya iki saat suyun içinde bekleyip dalga yakalayamadığımızda bile sürekli güleriz, önemli olan Hayata karşı DALGA geçmektir.
1... Denizde Güvenlik
Güvenli ve tehlikesiz bir biçimde sörf yapmak istiyorsak denizde emniyetimiz için aşağıdaki bilgileri dikkate almamız gerekiyor. Özellikle de Karadeniz'in soğuk ve rüzgarlı olması, bilinçsizçe sörf yapmak için denize girildiğinde can güvenliğimiz için risk oluşturmaktadır.
Hava..
Hava; denizde iken sürekli değişkenlik gösterebilir. Özellikle de tropikal yerlerde aniden gelen fırtınalı hava risk oluşturabilir. Bu bölümde Türkiye'deki hava koşullarını değerlendireceğiz.

Kış aylarında, Karadeniz'in ağırlıklı olarak kuzey yönü rüzgarları alması hava derecesini oldukça düşürmektedir. Havanın ısındığı zamanlarda yine Karadenizde dalgaların oluşabilmesi için en az orta şiddetli rüzgara ihtiyaç vardır. Rüzgarın sert estiği zamanlarda akıntı artar ve dalgaları geçmek zorlaşır.

Ayrıca bahar aylarında yağmur sezonları ile birlikte yıldırımlar da oluşmaktadır. Böyle havalarda suya girmememiz gerekir.

Genelde dalga sörfü için en uygun hava güneşli veya az bulutlu havalardır. Karadeniz 'de zaman zaman basık hava hakimdir. Cesaretimizin biraz kırılmasına yol açabilir çünkü bu havalarda dalgaların rengi koyu, açıklar ise cehennemi andırabilir. Böyle durumlarda tecrübeli sörfçüler ile birlikte denize girmekte fayda vardır. Onların tecrübesi ile yavaş yavaş korkularımızın yok olduğunu göreceğiz.

Fırtınalı havalarda denize girmemekte fayda vardır. Eğer bulunduğumuz spotta tecrübeli sörfçüler varsa, içeceklerimizi alıp onları kıyıdan seyredebiliriz.

Su Sıcaklığı..

Dünyada tropikal yerlerde dalga sörfü yaparken sadece board-shortlarımız ile sörf yapabiliriz. Ama Karadeniz gibi soğuk yerlerde wetsuit'e ihtiyacımız vardır. Karadeniz'de suyun sıcaklığı kışın 6-8, ilkbahar da 10-18, yaz'ın 19-24 ve sonbaharda ise 10-18 derece aralığındadır. Yaz dışındaki bütün aylarda wetsuit giyilmesi gerekir.

Wetsuit'in kalınlığı 6/5 mm veya 5/4 mm olmalıdır. Ayrıca eldiven, başlık ve botlara da gereksinim vardır. Bu kalınlıktaki wetsuitler ile İzlanda da bile sörf yapabilirsiniz bu da Karadeniz'in ne kadar soğuk olduğunun göstergesidir.

Özelliklede kış aylarında daha ince wetsuitler ile suya girmemiz büyük bir risk oluşturacaktır. Çünkü dalgalı denizde kıyıya dönmemiz hemen olmayabilir. Bu süre içinde hipotermi'ye (vücut ısı düşüklüğü) yakalanabiliriz.

Wetsuit alımında tavsiye için sitedeki ilgili arkadaşlar ile iletişim kurabilirsiniz.

Dalgalar..

Dalgalar; bizler için hem eğlence hem de biraz korkudur. Her spot'un kendine özgü kıyı yapısı vardır. Bu yüzden dünyanın her yerinde dalgaların kırılışları birbirlerinden farklıdır. Kimi çok tehlikeli (boyun kırıcı), kimileri ise çok yumuşaktır (baby point).

Dik olarak kırılan dalgalar (hollow waves) tehlikeli ve yakalanıp kalkılması (take-off) güç olan olan dalga türleridir. Kıyı yapısı; derinden bir anda sığlaştığı için dalga enerjisini bir anda bırakır ve böylece dik ve güçlü olarak kırılır. Tüpler bu dalga tiplerinde olur. Hawaii'deki Pipeline buna en güzel örnektir. Dibindeki resifler (reef), dalganın tüp şeklinde kırılmasına yol açmaktadır. Pipeline, sörfçüler arasında en tehlikeli spotlardan birisi olarak bilinmektedir.



Yumuşak kırılan dalgalar (crumbling waves) ise yeni başlayanlar için uygundur. Derinden sığ kesime doğru dikey bir eğim olduğu için dalgalar enerjisini yavaş yavaş bırakırlar. Büyük dalgalar olmadıkça herhangi bir tehlike oluşturmazlar. Dalgalardan düştüğümüzde (wipe out) her zaman kollarımız ile başımızı korumamız gerektiğini unutmamamız gerekir. Sörf tahtası, resifler veya dipteki kayalara çarpıp istenmeyen kazalara yol açabiliriz.
Akıntı..
Özellikle de şiddetli rüzgarlarda, Karadeniz'de akıntı, dalgalar ile birlikte kuvvetli olur. Dalgalar ve rüzgar azaldıkça akıntı da azalır.
Bazen akıntılar sörfçüler için daha iyidir. Çünkü dalgaların arkasına geçmek için akıntı kullanılıp açığa hızlı bir biçimde yüzebiliriz. Akıntı, bizi açığa doğru çekmesinin sebebi arkadan başka bir dalganın gelmesidir. Dalga kırılıp üzerimizden geçtiği zaman akıntı da biter. Panik yapmamamız gerekir çünkü gelen dalga ile birlikte akıntı da son bulacaktır.
Akıntıyı deniz yüzeyindeki çalkıntıdan ve hareketlerden anlayabiliriz. Genelde kuvvetli akıntılar kıyıda olur. Açıkta ise rüzgarın oluşturduğu akıntılar vardır. Bu akıntıları farketmek için her zaman kıyıya bakıp bir nokta seçip (ağaç, bina vs.) denizdeki konumumuzu yüzerek ayarlamamız gerekir.
Deniz Canlıları..
Deniz kestaneleri, istidreyeler, deniz anaları, bakteriler, yengeçler, vatozlar ve tabiki de dostlarımız köpekbalıkları..
Çıplak ayak ile dalga sörfü yaptığımız zaman deniz dibindeki bazı canlılar ayağımıza batabilir ve ufak çapta bizi yaralayabilirler. Kimi resif yerlerde sörf için yapılmış özel botlardan giymemiz gerekebilir. Tropikal sularda bakterilerin çokluğu nedeni ile ufak yaralanmalar, mikrop kapıp yaranın daha da büyümesine yol açabilir. Tropikal yerlerde sörf yaparken, yanımızda anti bakteriyel ilaçlar bulundurmamız yararlı olur eğer yoksa yara yerine bolca limon sürmemiz gerekir.
Köpekbalığı..
Sörf dünyasının içinde olduğum sürece daha önce hiç sörf yapmamış kişilerden aldığım ilk tepki ve kelime; "Köpekbalığı" 'ı olmuştur. 1975 yılında Steven Spielberg tarafından çekilen "Jaws" filmi hepimize köpekbalığı korkusunu aşılamıştır. Ama bir sörfçüye yıldırım düşme olasılığı daha fazladır veya sörf yapacağımız spot'a giderken trafik kazası ihtimali daha yüksektir.

Sevgili dostlarımız, geçmişte sörfçülere saldırmış olabilir ama bu sayı çok azdır. Dostlarımız genelde insan etini kemikli diye beğenmez:) Sadece çok aç kaldıklarında yanılıp bize saldırırlar. Ama tekrarlamak gerekir bu oran çok düşüktür. Köpekbalığının bol olduğu yerlerde, sörf yapılmaması gerekir. Güney Afrika'da Jeffrey's Bay, Kaliforniya'da Maverick's, Meksika'da Ixtapa veya Güney Avustralya'daki Adelaide gibi belli bölgeler saldırıların görüldüğü yerlerdir.

Eğer köpekbalığı saldırısına uğradıysak, köpekbalığına vurmaya çalışmalıyız. Aldığı darbe ile dostumuz uzaklaşacak ve bir daha saldırmayacaktır. Özellikle burun ve göz kısmı hassas noktalarıdır. Geçmişten bugüne saldırıya uğrayanların anlattığı tecrübelere dayanarak bunları belirtmekteyim.
- Saldırıya maruz kalmamak için şu önlemleri alabiliriz;
- Güneş doğarken, batarken veya gece sörf yapmaktan kaçınmalıyız. Köpekbalıklarıın avlandığı zaman dilimleri, güneşin gökyüzünde az olduğu vakitlerdir.
- Arkadaşınız veya diğer sörfçüler ile birlikte suda olun. Genelde, köpekbalıkları yalnız sörfçülere saldırırlar.
- Nehir ağızları, liman girişleri, kanalizasyon çıkış yerlerinde uzak durmak gerekir. Nehir ağızları en iyi sörf noktaları olabilir ama gel-git'in alçalıp yükselmesi ile balıkların bu bölgede çok olmasına sebep olur. Keskin dişli dostlarımızın sık sık bu bölgelerde gezinti yapmasına neden olur.
- Köpekbalıklarının bol olarak yaşadığı yerlerde sörf yapmamalıyız. Fokların olduğu yerde ise köpekbalıkları boldur. Ve bizleri de fok zannedip saldırma olasılığı yüksektir.
- Suyun çamur rengi gibi olduğu zamanlara dikkat etmeliyiz. Yoğun yağmurlardan sonra su, kıyıdan çikolota rengi gibi olup açığa doğru mavileşir. Bu tip durumlarda su altında görüş mesafesi düşüktür. Köpekbalıklarının yanılmasına sebep olmaktadır. En çok saldırılar bu zaman da gerçekleşir.
- Açık yaramız olduğunda suyu hemen terk etmeliyiz. 400 milyon yıl boyunca az evrimleşen köpekbalıkları, azıcık kanı bile millerce öteden duyabilir.
Yine tekrarlamak gerekirse, köpekbalığı saldırısı ihtimali çok düşüktür. Sörfçü Bethany Hamilton'ın 2003 de geçirdiği trajik kaza hala hafızalardadır. Ama Hamilton sörf'e hala devam etmektedir. Sitesini incelemek isteyenler için;
2... Yeni Başlayanlar için Board Seçimi

Yeni başlayanlar için, board seçimi yaparken dengeli, yüzebilir ve çok ağır olmayan türleri seçmeliyiz. Ve düzgün olması da önemlidir aksi takdirde bir daha sörf tahtası ile deniz'e girmek istemeyebiliriz. Bu bölümde doğru board tiplerini inceleyeceğiz.

Yeni, Kullanılmış ve Kiralık?
Kullanılmış yani ikinci el boardlar her zaman yeni başlayanlar (beginner) için daha uygundur. Çünkü board'un taşıması, kullanması ve bakımı özen ister ve zamanla kazanılan tecrübeler ile öğrenilir. İlk başlarda her zaman boardlarımıza istemeden de olsa zarar veririz. Ama ikinci el boardlar ile verdiğimiz zararlar bizi fazla üzmez. Ayrıca fiyat olarak daha hesaplıdırlar.
Board kiralamak, başlangıç seviyesindekiler için diğer alternatifdir. İlk başta 300-400 dolar ödeyip board almak yerine günlük 30-40 liraya boardlar kiralanabilir.
Birkaç ders alıp, seviyemizi biraz ilerletip, tecrübe kazandıktan sonra yeni board alabiliriz.
Fiberglass veya Köpük (foam), Epoxy?
Çeşitli markalarda köpük boardlar bulunmaktadır. Bu boardlar yeni başlayanlar için kullanışlıdır ama normal boardlar ile hemen hemen aynı fiyat aralığındadırlar. Keskin bir tarafı olmayan, adından da anlaşıldığı gibi köpük ve yumuşak olan sörf boardları çarpma esnasında herhangi bir risk oluşturmazlar.
Köpük boardları, Karadeniz için elverişli değildir. Çünkü havanın rüzgarlı olması ve board ile yüzebilmenin zorluğu nedeni ile diğer board'lar kullanılmalıdır.
Fiberglass boardlar, bugün dünyada en iyi sörf boardları sayılmaktadır. Her board'un bir "shaper" 'ı vardır yani boardların hiçbiri fabrikasyon değildir, el işçiliği ile yapılırlar. Düşük fiyatı, hafifliği ve esnekliği avantajlı noktalarıdır. Fiberglass board, hassasdır ve her an bir tarafı çatlayabilir veya kıralabilir. Rüzgarlı havalarda bu boardları sürekli yatay olarak yere koymalıyız. Ayrıca taşırken, etrafa çarpması board'a zarar verebilir. Arabanın üzerine koyduğumuzda ise taşıyıcı iplerini fazla sıkmamalıyız yoksa board'un üzerinde oval çukurlar meydana gelebilir.
Epoxy boardlar, günümüzde yavaş yavaş popüler olmaya başlamışlardır. El işçiliği ile değil, fabrikasyon ile genelde üretilirler. Fiberglass'lara göre daha sağlamdırlar. Kolay kolay hasar görmezler. Ama sürüş keyifliği fiberglass'lar kadar etkili değiller. Birçok tecrübeli sörfçü, fiberglass boardları tercih etmektedirler.
Board Uzunluğu..
Uzun, kalın ve geniş boardlar ile sörf'e başlamak; yüzmek, dengeli oturabilmek ve dalgaları kolayca yakalayabilmek için daha uygundurlar. Birçok insan 7.8 ft. ve daha yukarı uzunlukta, 21-22 in. genişlikte boardlar ile rahatlıkla dalga sörfü yapabilirler. Bu boyutlardan daha kısa ve dar boardlar ile denge kurmak zorlaşır ama diğer boardlara göre hızları ve manevra kabiliyetleri daha fazladır.
Eğer 50-75 kilo aralığında iseniz 7.6 ft. veya 7.8 ft. , 75-100 kilo aralığında iseniz 8 ft. veya daha uzun boyuttaki boardları seçebilirsiniz.
Genelde yeni başlayanlar arasında "funboard" lar tercih edilir. Bu boardlar, uzun ve kısa boardlar arasında olup "mini mals" diye adlandırırlar. İyi bir funboard'un uzunluğu 7.6-8ft. , genişliği 22in. civarı ve kalınlığı 2.5-3.5in. aralığında olanlardır.
Ayrıca boardların önünün yuvarlak (round nose) olması ve alt eğimin (rocker veya bottom curve) iyi olması, dalgaları yakalaladığımızda boardumuzun burnu'nun suya batmasını önler böylece dalga ile birlikte tam dönüp düşmeyiz (pearling). Eğer "bottom curve" düz ise board suya girer kıyıdan izleyenler için güzel düşmeler (wipe-out) sergileriz.
Uzun boardlar (longboards) ise yeni başlayanlar için uygun değildirler. Hem çok uzun hemde çok ağırdırlar ve kontrol etmesi güç ister. Longboardları sürmek shortboardlar gibi ayrı bir kabiliyet ister.
Uygun finler..
Finler boardların sürüşteki dümenleridir. Dengeyi oluştururlar. Board satın aldığımızda finler için ayrı para ödemememiz gerekir. Boardlar finler ile birlikte satılır. Yeni başlayanların buna dikkat etmeleri gerekir.
Funboardlar; üçlü fin sistemi'ne (tri-fin) sahiptirler. Longboardlarda ise ortada dengeyi oluşturabilmek için diğer finlere nazaran daha büyük bir fin yer almaktadır. Ayrıca bazı "fish board" larda (1970'li yıllarda longboardlara alternatif olarak daha kısa 5.8 -6.2 ft. aralığında yapılan efsane boardlardır) iki fin (twin fins) veya dörtlü fin (quad fins) yer almaktadır.

Finler sörf yaparken düşüşlerde, boardların üzerine düştüğümüzde kesici olabilirler. Köpük boardların finleri kesici değildir ama sürüş yeterliliği düşüktür. Ayrıca "Pro Teck" finler daha sağlam ve kesiciliği daha azdır.
3... Sörf Wax

Tecrübesiz sörfçüler için sörf wax her zaman karışık bir konu olmuştur. Sörf wax'ı boardumuzun üzerine sürüreriz böylece ayaklarımızın, ellerimizin ve gövdemizin biraz daha dengeli olmasına yardımcı olur.
Yeni başlayanlar genellikle yeni aldıkları boardların üstüne wax sürmezler. Ama suya girdiklerinde bir kulaç bile atamazlar ve komik anlar yaşatırlar. Wax her zaman her suya girişten önce sürülmelidir. Birçok wax markası vardır; Sex Wax, Mrs. Palmers, Sticky Bumps, Mr Zog's, Bubblegum ve diğerleri.. Benim tavsiyem Sticky Bumps olacaktır. Sürümü ve kullanışı en iyi wax'dır.
Wax'lar su derecelerine göre çeşitlilik gösterirler. Denizsuyu sıcaklığına göre wax kullanmak daha yararlı olur. Soğuk Wax'ı sıcak suda kullanırsak anında suyun içinde eridiğini görürüz veya Tropik Wax'ı soğuk su için sürerken soğuk havanın da etkisi ile kullanmakta zorlanırız. Bu yüzden wax alırken sörf yapacağımız spot'un denizsuyu sıcaklığına göre seçim yapmalıyız. Mesela;
Tropik Wax: 25 C ve daha yukarı denizsuyu sıcaklığında,
Sıcak Wax: 18-24 C denizsuyu sıcaklığında,
Serin Wax: 14-20 C denizsuyu sıcaklığında,
Soğuk Wax: 15 C ve daha aşağısındaki denizsuyu sıcaklıklarında kullanılırlar.
Wax kullanımı..
Wax'ı boardumuzun üzerine yuvarlak çizerek kıçtan burna doğru sürmeliyiz. Ellerimiz ile ördek dalışı (duck diving) ve kaplumbağa dönüşü (turtle rolling) yapmak için board'un kenarlarına da sürmeliyiz. Wax'ı kıçtan itibaren board'un 3/4'üne yaymalıyız. Çok sert bastırmamız gerekmez.
Güneş altında wax sürmeyiniz. Wax hemen erimeye başlar ve erimiş wax'ı board için kullanmak iyi değildir. Ayrıca wax'a kum taneciklerinin yapışmamasına özen göstermeliyiz. Yoksa boardumuzun üstünde de kum taneleri olur. Bu nedenle yüzerken boardun üzerine yapışan kum tanecikleri vücudumuzu tahriş eder.
Wax'ı yazın arabanın içinde koltukta veya öngözde bırakmamalıyız. Eriyip arabanın her tarafına yayılabilir. Wax'ı güzelce sarıp bagaj'a koyabiliriz veya çantamızın içine yerleştirebiliriz. 1-2 dolar'a satılan waxlardan birkaç tane alıp evde bulundurabiliriz.
Wax'ı çıkartırken..
Senede iki defa boardumuz temizlemek bakım açışından iyi olur. Böylece hem boardumuz temiz tutmuş hemde üzerine yapışan kum, ot vb. nesneleri çıkartmış oluruz. Wax'ı çıkartmak için wax Comb' a ihtiyacımız vardır.
Wax Comb'lar genelde board short aldığımızda cebimizde olan ama bir türlü ne işe yaradığını çözemediğimiz aletlerdir:) Wax Comb'un geniş kısmı ile wax'ı kazıyarak çıkartabiliriz. Wax'ı kazımadan önce güneş altında en az yarım saat bırakarak wax'ın çözülmesini sağlarız. Eğer hava kapalı ise saç kurutma makinesini kullanabiliriz.
Lütfen temizlediğimiz waxları çöp kutusuna atmayı ihmal etmeyiniz.
4... Çaylaklar için Doğru Surf Spot Seçme
Sörf dünyasına yeni adım atacaklar için, dibin kum olması, dalgaların yumuşak kırılması ve küçük olması önemlidir.
Her şeyden önce dibin kum olması çok önemlidir. Eğer "reef break" lerde başlarsak bir tarafımızı yaralayabiliriz. Dibin kum olması bu riski kaldırır. Ayrıca dibin iyi kum bank'ına (sand bar) sahip olması gerekir. Bunu da dalgalar kırıldıktan sonra beyaz köpüklerin kıyıya kadar gelmesinden anlarız. İlk başlarda beyaz köpükleri yakalayarak başlarız ve sörfümüzü geliştiririz.
Dik ve güçlü kırılan dalgaları yakalamak tecrübeli sörfçüler içindir. Yumuşak kırılan dalgalar yeniler için daha kolaydır. Türkiye'de Şile Merkez buna güzel örnek oluşturur. Ancak Ağlayankaya'da ise kıyı yapısından dolayı dalgalar dik ve sert kırılırlar.

Yeni başlayanlar her zaman bu konuda daha tecrübeli sörfçülere danışmaktan çekinmemelidirler. Bu sitedeki arkadaşlardan faydalanabilirsiniz.

5... Deniz'e Girmeden Ayağa Kalkma Alıştırmaları

Sörf'ün en önemli kısmı ayağa kalkma (pop up, take-off), uzun süren denemeler sonrasında başarılır. Tahta'nın üstünde ayağa kalkma; şınav pozisyonunda gerçekleşir. Biraz kas isteyen bir aktivitedir. Bu yüzden sörf yapmadığımız zamanlar sık sık şınav çekmek yararlı olur. Hem ayağa kalkma için kollarımızı kuvvetlendirir hem de yüzerken kondisyonumuza faydalı olur.
Ayağa kalkma; kumda boardun finlerini kuma gömdükten sonra (kırılmalarını önlemek için) vucüdumuzu boardumuzun ortasına yerleştiriyoruz ve ellerimizi göğüs kafesimizin kenarlarına getirip, iki ellimiz ile board'a bastırıp bir zıplama ile yapıyoruz. Ayaklar paralel olmalıdır. Ön ayağımız öne geldiğinde arka ayağımızda kendiliğinden gelecektir. Bu alıştımayı teorik olarak açıklamak biraz zordur. Evde iken sık sık bunu yapmalıyız. Mesela günde 20 kere ayağa kalkarak alıştırma yaparsak denizde iken biraz daha rahat oluruz. Ayrıca yapabildiğimiz kadar hızlı kalkmalıyız.
Beynimiz ayağa kalkarken bize komut verip, sağ ve sol ayağımız öne gelir. Ve bütün ayağa kalkma girişimlerimizde hep aynı ayak ön tarafta olur. Bu durum, insanın doğal dengesi ve içgüdüsünden kaynaklanmaktadır. Eğer sağ ayağımız öndeyse "goofy", sol ayağımız önde ise "regular" oluyoruz.
Genelde yeni başlayanlar dizlerini kullanarak kalkmaya çalışırlar. Bu yanlış bir metottur. Dizlerimizi kullanırsak alışkanlık haline gelir ve dalga yakaladığımız zaman ayağa kalkamayız ve düşeriz.
6... Beyaz Köpükleri Yakalamak
Dalgalar kırıldıktan sonra beyaz köpük duvarları oluştururlar. Beyaz köpükler (white water), yeni başlayanların, tecrübe edineceği ilk dalga türleridir. Bazıları beyaz köpüklerde daha fazla, bazıları ise daha az vakit harcarlar. Ama sörf'e başlarken mutlaka beyaz dalgaları yakalamaya çalışmalıyız.
Beyaz köpüklerin, normal dalga yakalamadan farkı eğimin olmamasıdır. Böylece düz suda ayağa kalkmaya çalışırız. Ayrıca kıyıya daha yakın olmalarından ötürü kendimize daha fazla güveniriz.
Board ile denize girildikten sonra 4-5 adım içinde boardu denize yatay biçimde koyarız. Ve her zaman boardun yanında durup iki elimiz ile boardun gövdesini sıkıca kavramalıyız. Eğer board; önümüzde veya arkamızda kalırsa gelen dalgalar hem bizi hemde boardumuzu savurur bu da istenmeyen kazalara yol açabilir.
Kesinlikle dalgaları küçümsememeliyiz. Karadan, küçük gözüken dalgalar tehlikesiz gözükebilir fakat tonlarca kuvvet taşıyan dalgalar, suyun içinde çok güçlüdürler. Dalga bize doğru yaklaştığında, boardun üstüne iki elimiz ile bastırıp hafif bir şekilde zıplamalıyız. Böylece beyaz köpüklerin altımızdan geçtiğini göreceğiz. İlk başlarda dalgalar bizi savurabilir ama suyun içinde vakit harcadıkça beyaz köpükleri daha kolay ve hızlı geçmeye başlarız.
Belli bir seviye suyun içer,sinde ilerledikten sonra beyaz köpükler bize doğru yaklaştığında, boardumuzu kıyıya doğru çevirerek bir hamlede tahtanın üzerinde yatmalıyız. Yatış pozisyonumuz boardun önüne doğru olursa sörf tahtamızın önü suyun içine batar ve devriliriz eğer boardun çok arka tarafında doğru yatmışsak bu sefer de dalgaları yakalayamayız çünkü ağırlık arka tarafa verilip board'un alabileceği hızı keseriz.
Yatış pozisyonumuzu ayarladıktan sonra kuvvetli bir şekilde hız kazanabilmek için kulaç atmalıyız (genelde yeni başlayanlar için ders alınması iyi olur hem daha güvenli olur hem de sörf hocası arkadan bizi ittereceği için dalgaları daha kolay yakalarız). Beyaz köpükler bizi götürmeye başladığı an sörf dünyasının içine girmiş oluruz. İlk başta şaşkınlık ile ne yapacağımıza karar veremeyiz ve akabinde düşeriz. Düşmeler cesaretimizi kırmamalı ve sürekli ayağa kalkmaya çalışmalayız. Ayağa iyice kalkıp dengede durmaya başladıktan sonra daha açıklara gidip dalgaları kırılmadan yakalamaya çalışmalıyız. Fakat biraz tecrübe edinip cesaretimizi ve güvenimizi artırtıktan sonra denemeliyiz.
7... Kulaç Atma (Paddling) Teknikleri
Kulaç atma (paddle; sörf yaparken çevrenizde en çok duyabileceğiniz kelimelerden biri); sörfte önemli kabiliyetlerden biridir. İlk başlarda oldukça zorlanır ve yoruluruz. Doğru tekniği öğrendikçe hem az yorulur hem de daha efektif oluruz.
Board ile yüzerken bazı kaslara(kol, göğüs ve omuz) ihtiyacımız vardır. Bu kasların gelişmesi için sürekli sörf yapmalıyız. Zamanla kaslarımız oluşur ve kondisyonumuzu yükseltiriz. "Bende bu kaslar zaten var" diyenler yanılmış olurlar çünkü sörf yaparken vücudumuzun daha önce çalışmamış noktaları harekete geçer. Malesef kızlar erkeklere göre genetik olarak daha dezavantajlıdırlar. Kızlarda bu kasların yeterince gelişmemiş olması biraz zorlanmalarına neden olur. Fakat bugün dünyada bir çok pro-sörfçü kız bulunmaktadır. Kızların da erkeklere göre hafifliği ve esnekliği avantajlı noktalarıdır.
Bir önceki bölümde bahsettiğimiz gibi board'a dengeli bir biçimde uzanmalıyız. Öne doğru olursa boardun önü batar arkaya doğru olursa board'un hızını kesmiş oluruz. Yeni başlayanlar bu hataları çok yaparlar özellikle de board'un arka tarafına doğru uzanırlar.
Bir kez doğru pozisyonu bulup uzandıktan sonra belimizi hafifçe yukarı doğru kaldırarak board'a verdiğimiz ağırlığı çekmeliyiz. Ayaklarımız her zaman birbirlerine bitişik tutmalıyız ve hafifçe yukarı kaldırarak sudan çıkarmalıyız yoksa hızımız kesilmiş olur. Bu hareketlerde zamanla kaslarımız geliştikçe doğru dengeye bulacaklardır. Ayrıca dengeli yüzebilmek için hafif karın kaslarına ihtiyacımız vardır. Böylece karın kaslarımıza ağırlığımızı verip hızlı, kuvvetli ve dengeli bir biçimde yüzeriz.
Kulaç atarken kollarımızı sokabildiğimiz kadar suya sokup board kenarının hizasında olmalıdırlar. Yavaş yavaş ve sakin bir şekilde kulaç atarak hem enerjimizi koruruz hem de gereksiz yere efor kaybetmemiş oluruz. Bazı yeniler hızlı bir şekilde kulaç atarlar bu yüzden de erken yorurlar ve sudan çıkarlar. Ellerimizi düz ve parmaklarımızı bitişik tutmalıyız. Yüzerken dışarı doğru "S" şeklinde gerçekleştirmeliyiz. Ayrıca kelebek tarzı yüzüş şekli de efor kaybetmemize neden olur. Sörf de hızlı kulaç atma değil yavaş ve etkili kulaç atma önemlidir.
Board ile yüzmek belki ayağa kalkmaktan daha önemlidir. Çünkü dalgaları geçerken ve yakarlarken hep kas gücüne ve doğru tekniğe ihtiyaç duyarız. Doğru biçimde yüzemezsek sörf yapamayız. Bu teknikleri hocamızdan veya diğer sörfçüleri seyrederek öğrenebiliriz. Doğru tekniği öğrendikçe gerçek sörfçü olmaya da başlamışızdır.
8... Ayağa Kalkma
Bir sörfçü için; ayağa kalkıp doğanın verdiği gücü sürebilmek veya suyun üstünde yürüyebilmek, sonsuzluk ve özgürlük hissini duymak demektir. Yeni veya tecrübeli sörfçü eğer dalgayı yakalayıp sürebiliyorsa kendisi imkansızı başarma duygusunun sahip olmuştur.
Ayağa kalkmanın da bazı önemli teknikleri vardır. Dışarıdan çok basit gözükebilir ama oldukça zor ve sabır isteyen bir süreçtir. Yeni başlayanlar beyaz köpükleri yakaladığı zamanlar, dalganın kendilerini götürdüklerini hissettikleri anda ayağa kalkmaya çalışmalıdırlar. Dizlerimizi kullanmadan zıplama ile ayağa kalkmalıyız. Ön ayağımız omuz hizasında yani boardun ortasının 1-2 adım ilerisinde, arka ayağımız ise boardun kıç tarafından 1-2 uzakta olmalıdır.
İkinci önemli faktör ise dizlerimizi her zaman bükmeliyiz. Dik pozisyonda yeterince dengede duramayız ve hız da kazanamayız. Çünkü dizlerimizi bükerek boardun ortasına ağırlığımızı az vermiş oluruz.
Üçüncüsü ise ayağa kalktığımızda kalçamızın ağırlığını ön tarafa doğru vermeliyiz. Yani kuvvetimizi ön bacağımıza odaklamalıyız. Ön bacağımız bizi her zaman hızlandırır, arka bacağımız ise fren görevini görür ve bizi yavaşlatır.
Diğer önemli faktör ise ön kolumuz her zaman ileriye doğru açık olmadır. Böylece daha dengeli olup boardumuza yön veririz. Ayrıca kafamız her zaman öne doğru bakmalıdır. Eğer kolumuz açık olursa kafamız da ön tarafa doğru bakacaktır.
Yeni başlayanlar ayağa kalkmada oldukça zorlanacaklardır ve sürekli düşeceklerdir. Düştüğümüzde kafamızı her zaman kollarımızın arasına almalıyız. Ayrıca board'un önüne doğru değil yan tarafına doğru düşmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde board bir tarafımıza çarpıp bizi yaralayabilir veya sakatlayabilir.
Sığ sularda sörf yapmamalıyız. Boardumuzun finlerini kırabiliriz. Ayrıca her zaman leash kullanmalıyız. Bazı eski sörfçüler leash kullanmazlar ama yeni başlayanlar kesinlikle kullanmalıdır yoksa düştüğümüzde board bizden uzaklaşır ve akıntı ortasında kalır kıyıya dönemeyebiliriz.
9... Dalgaları Geçme Teknikleri
Yüzerek dalgaları geçmek oldukça zorludur. Tecrübeli ve pro sörfçüler bile dalgalar büyük iken zorlanırlar. Üstümüze doğru gelen dalgayı geçebilmek için bazı teknikleri uygulamalıyız. Bu teknikler board boyutuna göre değişiklik göstermektedirler.
Suya girmeden önce sahilden dalgaların durumunu iyice incelemeliyiz ve yüzerken nasıl metod izleyeceğimizi kafamızda kurgulamalıyız. Dalgalar büyük mü? Hangi sıklıkla kırılıyorlar? Dalgalar set set gelirler. Bazı setlerde 5, bazı setlerde ise 8-9 dalga olur. Bu setler bittikten sonra deniz çarşaf gibi olur ve diğer setler gelir. Ama Karadeniz'de durum biraz farklı ve zordur. Setler sık sık gelir ve aralarındaki periyotlar azdır. Bu yüzden daha fazla efor sağlamamıza neden olur.
Akıntıların yardımı ile açığa gitmek her zaman daha az yorucu olur. Ama yeni başlayanlar hemen bu metodu uygulamamalıdırlar. Akıntılar, bizi diğer dalga gelene kadar açığa sürükleyebilir bu sırada kulaç atarak dalgaların kırılma noktalarının arkasına (line-up) geçebiliriz.
Karadenizde yürüyebildiğimiz kadar boardumuz ile yürümeliyiz. Deniz seviyesi belimizin üzerine geldiği zaman boardun üstüne çıkıp yüzmeye başlamalıyız. Beyaz köpükler bize doğru yaklaşırken veya dalga kırılmadan üstümüze doğru gelirken, boardun önünü sıkıca tutup dalgaların üzerimizden geçmesini beklemeliyiz. Eğer pes etmezsek sonunda "line-up" a (dalgaların arkasına) ulaşırız.
Biraz tecrübe edindikten sonra ve dalgalar büyükse kaplumbağa dönüşü ve ördek dalışı metodlarını uygulamalıyız.
Kaplumbağa Dönüşü (Turtle Roll)..
Eğer büyük boardumuz varsa "duck dive" (ördek dalışı) yapmak zor olacaktır. Onun yerine kaplumbağa dönüşünü yapmalıyız. Dalga üzerimize doğru gelmeye başladığında, hızlı 1-2 kulaç atıp, boardun kenarını sıkıca tutuktan sonra ilk önce suyun içine atlayıp board'u ters çevirmeliyiz. Finler yukarı bakmalı ve board yatay biçimde ters olmalıdır. Board'un altına durup çapa görevini görürüz. Dalgalar üzerimizden geçerken suyun içinde ve boardun altında kalmalıyız. Eğer board'u sıkı tutmazsak dalgalar bizi savurur ve enerji kaybederiz. Bu yüzden sıkıca board'u kenarlarından kavramalıyız (suya girmeden board'un kenarlarını da wax sürersek iyi olur). Dalga üstümüzden geçtikten sonra hızlıca board'u ters çevirip su yüzeyine çıkmalıyız. Tekrardan board'un üstüne çıktığımızda kendi kendimize güler ve harika bir kamplumbağa dönüşü yaptık deriz.
Ördek Dalışı (Duck Diving)..
"Duck Diving"; sörf de en zor hareketlerden biridir. Ama dalgaları geçebilmek istiyorsak ördek dalışını gerçekleştirebilmeliyiz. Ördek dalışını sadece küçük boardlar (5.6-6.6ft.) ile yapabiliriz. Ördek dalışı ismini, kuşların ve ördeklerin dalga geldiğinde suyun dibine dalmalarından almaktadır. Ördek dalışını iyice yapabilmek için defalarca suda denemeliyiz. Küçük dalgalar ile başlamak en uygunudur.


Dalga bize doğru yaklaştığında hızlı 3-4 kulaç attıktan sonra önce ellerimiz ile board'un önünü, dibe batırabildiğimiz kadar batırıp sonra vücudumuzu board ile birlikte suya batırıyoruz. Ardından arka ayağımız veya dizimiz ile board'un kıç tarafında kuvvetli bir biçimde ittirip suyun dibine board ile birlikte dalıyoruz. Bu hamleyi yaparken bacaklarımız ile kurbağa yüzüşü yapıp dalabiliriz. Dalga üzerimizden geçerken biz de suyun altında vücudumuzu board'a yaslayıp suyun yüzeyine yani dalganın arkasına çıkıyoruz.
Ördek dalışını yaparken, board'un kenarlarından sıkıca tutmalıyız. Ayrıca zamanlama çok önemlidir. Dalga ile aramızda 2-3 saniye bir fark var iken yapmalıyız. Eğer erken yaparsak dalga, board ile bizi fırlatır veya geç yaparsak dalga, bizi iyice kıyıya doğru sürükler ve dalgaların arkasına geçemeyiz.
Dalgalar büyük olduğunda, ördek dalışı yapmadan önce derin bir nefes almalıyız. Suyun altında geçireceğimiz bir kaç saniye için yararlı olacaktır. Eğer dalgalar çok büyükse (3m. veya üzeri), dalga bize yaklaşmadan önce eğer etrafımızda başka sörfçü yok ise board'un üzerinden atlayıp, dalabildiğimiz kadar suyun dibine dalmalıyız. Ama dalgaların "leash" mizi kırma olasılığı vardır. Bunu da gözönünde bulundurmalayız.
Suyun üstüne çıktığımızda hızlıca kulaç atmaya devam etmeliyiz. Muhtemel diğer setlerin arkadan gelme olasılığı vardır bu yüzden hızlıca dalgaların kırılma noktalarının arkasına ulaşmalıyız. Ördek dalışını öğrendikten dalgaları geçmeden hızımız artacaktır.
10... İlk Gerçek Dalgayı Yakalamak
Dalga'nın kırılmamış, yeşil ve cam gibi yüzünü sürmek; hayalinizde ve kafanızda daha önce hiç kurgulamadığınız ve yaşamadığınız mucizevi bir olaydır. İmkansızı başardığınızda yani dalganın yeşil yüzünü sürmeye başladığınızda, dünya ile ilişkiniz kesilmiştir. Sanki başka bir boyutta Tanrı ile konuşuyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Öyle kuvvetli bir pozitif enerji hissdediyorsunuz ki dalganın hiç bitmemesini arzulamaktan kendinizi alamıyorusunuz.
İşte dünyada bugün, bu yüzden binlerce sörfçü; şirketlerde çalışıp, didinip tüketim mallarına biraz daha harcamak için delice çalışan insanları anlamamaktadırlar. Bu duyguyu bir kez yaşayan yani dalgayı yakalayan bir sörfçü, Dünya'ya ayak bastığında kapitalizm koşullarında birbirleri ile çekişen şirketlerde, bankalarlarda çalışamaz. Aklı, gönlü, mantığı izin vermez. Çünkü artık sörfçüyü, okyanus çağırıyordur. Gitmesi şart olmuştur, önünde koskocaman bir Dünya haritası, cebinde az parası ama içinde okyanus'un verdiği cesaret ile kafasındaki Devlet sınırlarını kaldırıp gittiği her yeri özümseyip, değişik kıtalarda dalgaları yakalaması gerekiyordur.

Bu bölümde, bu kutsal hisse sahip olabilmemiz için, gerçek dalga yakalamayı öğreneceğiz. Bir kez dalgaları geçmeye başladıktan sonra diğer sörfçülerin beklediği yere(line-up, take off zone, peak) gitmeliyiz. Burada deniz daha sakindir ve böylece uzun bir kulaç sürecinden sonra dinlenmemize olanak sunar. Uzun board'a (Longboard) sahip olanlar, biraz daha açıkta bekleyebilirler çünkü dalgaları daha kolay yakalarlar. Kısa board'u (Shortboard) olanlar ise dalgaların kırıldığı noktalara yakın olmalıdırlar. Ayrıca dinlenirken denizi incelemeliyiz. Deniz her zaman bize farklı koşullar ve değişik dalgalar sunar. Ve her zaman "line-up" dan, sahil şeridi farklı gözükmüştür. Bu fırsatı da kaçırmayıp, heyecanımız unutup bulunduğumuz anın tadını çıkarmaya bakmalıyız.
Ne Zaman Dalga Yakalamalıyız..
Dalgalar, kıyıya doğru yaklaşırken, kritik derinliğe'e kadar dikleşirler. Dalga, bir kez dipdeki sığ, kum bank'ına (sandbar) veya kayalıklara (reef) geldiğinde yavaşlar ama dalga'nın tepesi aynı hız ile devam eder. Böylece dalga kırılmaya başlar. Çeşitli dalga kırılma biçimleri vardır. Sörf Bilimi bölümünde bu detayları ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
Dalga'yı gördüğümüzde kulaç atıp, dalganın kırılma noktasının hesaplayarak oraya doğru hareket etmeliyiz. Tecrübe gerektiren bir unsurdur. Dalga dikleştikçe bizde hızımızı, dalgaya göre ayarlamalayız. Eğer çok önceden kulaç atarsak, dalga altımızdan kayar ve kaçırırız. Geç kulaç atmaya başlarsak dalganın tepesinden düşer ve dalga bizi çamaşır makinesinde dönüyormuşcasına döndürür. Eğer yanımızda sörf hocası veya tecrübeli bir arkadaşımız varsa, o bize ne zaman hareket etmemiz gerektiğini söylecektir.
Önemli bir diğer konu ise sörf etik kurallarıdır. Yani başka bir sörfçünün dalgasının önüne çıkmama kuralıdır. Sörf etik kurallarını başka bir bölümde yazacağız.
Dalgayı Yakalama Anı..
Dalga bize doğru yaklaşırken, boardumuzu kıyıya doğru çevirir ve boardun çok önüne olmamak şartı ile uzanırız. Kulaç poziyonunu aldıktan sonra kıyıya doğru sert ve güçlü kulaçlar atarız. Kulaç atarken kafamız sürekli arka tarafa, dalgayı incelemek için dönük olmalıdır. Eğer dalganın beklediğimizden daha önce kırılacağını farkedersek, kulaç hızımızı keser ve kırılma noktasına yaklaşırız. Dalga hemen kırılacak ise bütün gücümüz ile yakalamak için kulaç atmalıyız.
Dalga artık bize yaklaştığında, ilk önce arka tarafımızdan olmak üzere bizi kaldıracaktır. Bu sırada kuvvetli ve dikkatli biçimde kulaç atmalıyız. Dalgayı yakaladığımız an değişik bir his ile aşağı doğru kaymaya başlarız. Yeni olduğumuz için ilk başlarda dümdüz gideriz. Bu sırada hep ayağa kalkmaya çalışmalıyız. İlk başlarda düşmeler (wipeout) olabilir. Düştüğümüz zaman tekrar arkaya dönerek, yüzüp dalgaların arkasına geçmeliyiz.
Dalga Açısına Doğru..
Dalgayı tamamı ile sürebilmek için doğru açıdan yakalamamız gerekiyor. Mesela dalga bize yaklaştığında ne tarafa doğru kırılacağını tahmin etmeliyiz. Kırılma yönünce doğru kulaç atıp, boardumuzu hafif o yöne doğru çevirerek yakalayabiliriz. Ne kadar hızlı ayağa kalkabilirsek, o kadar daha uzun dalgayı sürebiliriz. Yalnız uzun yıllar tecrübe isteyen bir harekettir.
Genel Problemler..

- Board'un önüne doğru uzanmışsak, dalgayı yakalama anında ters devriliriz (Pearling) veya boardumuzun burnu direkt olarak suya gömülür (Nose-diving). Bunun için board'a dengeli uzanıp, dalgayı bu pozisyonda yakalamalıyız.
- Dalgayı kaçırma yeni başlayanların genel bir sorundur. İlk önce board'un çok arka tarafında olmamalıyız. Eğer arka tarafında olursak, board'un kıç tarafı suyun içine gömülür ve dalga da kaymasını önler.
Bir diğer sebep ise doğru kulaç atamamamızdır. Yeterince kuvvetli ve efektif kulaç atamadığımızdan dolayı dalgayı kaçırırız. Kulaç atarken kollarımızın hızlı olması pek önemli değildir. Ne kadar güçlü attığımız önemlidir. Kısa boardumuz olduğunda kulaç atmak ile beraber ayaklarımızı da çırpırak hız kazanmaya çalışmalıyız.

Dalga yakalamak sabır isteyen bir süreçtir. Bu süreçte sörf'ün bize sabretmeyi öğrettiğine tanık olacağız. Yavaş yavaş dalgaları yakalamaya başladığımızda hepsinin kıymetini bilip, sırf o anın tadını çıkarmak için bütün hayatımız boyunca suda olacağızdır.
0... Eğlen ve Hayat'a Gül
yazar: Cihan Akca

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Türkiye'deki Dalgalar için Board Seçimi


Şu anda herhangi bir "surf shop" ülkemizde bulunmadığı için bütün sörf malzemelerimizi yurtdışından internet aracılığı ile veya seyahat ettiğimiz ülkelerdeki "surf shop" lardan tedarik etmemiz gerekiyor.

Sörf Tahtası:
"Papa he'e nalu" , sörf tahtasının hawaii dilinde ilk ismidir. Hawaii'de koa ağaçlarından yapılarak keşfedilen ve genellikle 15 feet ( 5 m.) üzerinde yapılan ilk sörf tahtaları oldukça ağır ve basit idiler. Daha sonraki yıllarda Hawaii yerlilerin "olo" diye adlandırdığı sörf tahtasında "leash" (board'un üzerinde kalkış poziyonumuza göre arka ayağımıza bağlanan, denizde boardun bizden uzaklaşmasını engelleyen özel bir ip) ve "fin" yoktu. Yakaladıkları dalgaları sadece düz giderek sürebiliyorlardı.
1934 yılında efsane sörfçü, su geçirmez fotoğraf makinelerini icad eden Tom Blake; sörf tahtasını konrolünü sağlayabilmek için "fin" i kullanmaya başladı. Ve böylece sörf dünyasında yeni bir dönem açılmıştı.

II. Dünya savaşından sonrası fiberglass'ın board yapımında kullanılması, bir çok yeniliği de sörf dünyasına getirtti. "Fins", "Leashes", Thrusters", "Shortboards", "Foam Boards" diğer önemli gelişimler idi.

Hızla gelişen sörf tahtası yapımı bugün başlıca "longboard" ve "shortboard" diye ikiye ayrılmaktadır;

Longboard:


Türkiye de dalga sörfü'ne yeni başlayacaklar için "longboard", 8 ft. -14 ft. arasında olan sörf boardları ile başlamaları daha uygundur. Bu uzunluktaki boardlar ile daha kolay "take off" ( sörf boardun üzerinde ayağa kalkma) ve yüzme (paddle out) yapılabilmektedir.
Ayrıca Karadenizdeki dalgaların dağınık (choppy water) olması bu boardları daha avantajlı kılıyor. Longboard'un tek "fin" i vardır. Bu boardlar daha yavaş ve manevra kabiliyeti "shortboard" lara göre daha azdır.

Shortboard:

1960'lı yıllarda yapılmaya başlanan "shortboard"lar, 5ft-7ft aralaığında olurlar. Dünyada kullanımı en fazla olan board türüdür. Hızı, hafifliği, kolay manevra kabiliyeti, shortboard'un seçilmesindeki başlıca nedenlerdir.
Ayrıca hafifliği sayesinde, dalgaları "duck diving" (dalga kırılıp üstümüze doğru gelmeye başladığında arka ayağımız ile boardun kıç tarafını, ellerimizle burun tarafını suya batırarak sonrasında board ile beraber dalganın altına girerek beyaz köpükleri geçme metodudur.) yaparak geçmek mümkündür.
Karadeniz de fırtınalı ve fırtınamsı rüzgarlı günlerde shortboardları kullanmak daha faydalı olur. Yalnız yeni başlayanlar bu boardun üzerinde durmakta zorlanırlar ve dalgaları geçemezler. Bu yüzden tecrübeli sörfçülerin kullanması yerinde olur.



Yazar: Cihan Akca

18 Ağustos 2009 Salı

Beyond Boarders Episode 1



Sörfe başlayan herkes, mutlaka bir sürü video izlemeli..İzlenmesi gereken, izlenebilecek en iyi videolardan birine buradan ulaşabilirsiniz. Bu kısa filmi çekenlerse, kendilerine uzun zamandır Christian Surfers diyen bir oluşum..Sordukları soru ise ilginç gerçekten.. ''What do you surf for? ''
Onların cevabı ,kendilerine verdikleri isimden de anlaşılabileceği gibi '' We surf for Jesus and are to follow Him in and out of the lineup..'' Surf yapan herkesin bu soruya vereceği cevabı farklıdır mutlaka, ama cevapları ne olursa olsun harika şeyler yapıyorlar..
Filmi izlediğinizde göreceksiniz ,surf'ün ve bağlantılı olduğu herşeyin herkesi mutlu ettiğini ve eğlendirdiğini..Hiç vakit kaybetmeden bu video tekrar tekrar izlenmeli...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Türkiye'de Dalga Sörfü

Türkiye de genelde dalga yok diye bir kanı hakimdir halbuki doğru rüzgar açısı hesaplandığında, uygun deniz dibi bulunduğunda, soğuk suya direnç gösterildiğinde ve biraz cesaret olduğunda sörf yapılabilmektedir.

Ülkemizde özellikle Karadeniz ve Akdeniz sahilleri sörf'e uygun yerlerdir. Karadeniz; yıl içinde aldığı istikrarlı kuzey, kuzeybatı ve kuzeydoğu rüzgarları nedeniyle yıl içinde ortalama 250 gün sörf yapılabilmesine olanak sağlamaktadır.

Aşağıda uzun aylar boyunca yapılan araştırmalar ve keşif turları sayesinde bulunan spotlar yer almaktadır;

ŞİLE MERKEZ:



Şile'nin ana sahil kesiminde yer alır. Özellikle sahip olduğu büyük mendirek sayesinde güçlü dalgalar oluşmaktadır. Dip; tamamen kumdur. Yeni başlayacak sörfçüler için oldukça uygundur. Yalnız şiddetli fırtınamsı rüzgarlarda ve fırtınalarda; büyük dalga ve güçlü akıntı nedeni ile yalnızca tecrübeli kişilerin sörf yapması tavsiye edilir.

Kuzey, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu rüzgarları ile en az 15 Knot ve üzerinde çalışabilen spottur. Bu hızdaki rüzgarın yaklaşık bir gün boyunca dalgaları meydana getirlebilmesi için esmesi gerekir.

"Peak" diye adlandırdığımız dalgaların kırıldığı üç nokta vardır. Bu kırılma noktaları, rüzgarın şiddetine göre değişebilmektedir. Yeni başlayanlar için mendireğin hemen yanından girmeleri tavsiye edilir. Orta seviyedeki sörfçüler için kafeteryaların olduğu bölgeden girmeleri uygundur. Daha tecrübeli sörfçüler; kumbaba tarafına doğru olan otelin önünde sörf yapabilirler.

Akıntı yönü; şiddetli rüzgarlarda sağ açık yönüne doğrudur.


Oldukça uzun sürüş imkanı sağlayan bu spot için doğru rüzgar hızı hesaplanmalıdır. Diğer koylarda büyük dalgalar oluştuğu zaman bu koya kaliteli ve düzgün dalgalar girmektedir.

Aşağıda belirtilen diğer spot, Şile Merkez de çok küçük dalgalar olduğu zaman bakılması gereken yerdir;

AĞLAYANKAYA:





Şile'nin 2-3 km. doğu yakasında yer alır. İki taraftan kapalı burna sahip olması, dalgaların koyun içine sıkışırak şişmesine ve büyümesine sebep olmaktadır. Bu da sörf yapabilmek için çok uygundur.

Deniz dibinin bazı kesimleri kayalıklardan oluşmaktadır. Böylece bu spotta dalgalar daha güçlü ve diktirler. Büyük dalgaların olduğu zamanda yeni başlayanlar için uygun değildir. Genelde tecrübeli kişiler ile sörf yapılması tavsiye edilir. Suya girmeden önce dalgaları geçebilecek kadar kondisyonumuzun iyi olması gerektiğini unutmamaız gerekir.





Kuzey, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu rüzgarları ile en az 10 Knot ve üzerinde çalışabilen spottur.

Bu spot'un iki tane önemli kırılma noktası vardır. Bu iki noktayı ortadan bir kayalık bölmektedir. Sahil tarafından bakıldığında kayalığın sağ kısmı; kuzey ve kuzeydoğu rüzgarlarında daha iyi çalışmaktadır. Sol kısmı ise kuzeybatı rüzgarlarında harekete geçmektedir.

Akıntı yönü; sahil tarafına doğrudur bu yüzdende dalgaları geçmek biraz zordur.

Şile Merkez'e göre daha bir kısa sürüş fırsatı vermektedir ama güçlü, büyük ve dik dalgaları yüzünden daha eğlenceli ve tehlikelidir.

WOODY WILLE:



Şile'nin 16 km. ötesinde Ağva Sahil yolu üzerinde yer alır. Sahil'e vardıktan sonra yaklaşık 5 dk. yüreyerek sol tarafa doğru gidildiğinde dibi tamamen taşlardan ve kayalıklardan oluşan bir spottur. Sadece kamikaze sörfçüler için uygundur. Akıntı; özellikle kayalıklar tarafında olduğu için tehlikelidir. Yalnız burdaki dalgaların okyanusda oluşan dalgalardan bir farkı yoktur.

Bu sahilinin orta kısmının dibi kumdan oluşmaktadır. Böylece diğer seviyeler için daha elverişlidir.


Kuzey, Kuzeybatı ve Kuzeydoğu rüzgarları ile en az 10 Knot ve üzerinde çalışabilen spottur.

Akıntı yönü; orta taraf için sol tarafa, kayalıkların olduğu yer için sol açık tarafına doğrudur.

Bu spot; doğa güzelliği ile Karadeniz'in gizli koylarından birisidir.

Yanınızda yiyecek ve içecek bulundurulması tavsiye edilir.

KERPE:

Kocaeli'nin Kandıra ilçesine 10 km. uzaklıktadır. Kapalı bir koy olmasından dolayı fırtınamsı rüzgarlarda ve fırtınalarda büyük, düzgün ve kaliteli dalgalar olmaktadır. Kerpe de bulunan Club Nicomedia otelin önünden girilmesi tavsiye edilir. Akıntı yoktur. Yeni başlayanlar için uygun bir spottur

KUMCAĞIZ:
Kerpe'ye 10 km. uzaklıktadır. Bu spot da fırtınamsı rüzgarlarda ve dalgalarda çalışmaktadır. Dip kumdan oluşmaktadır. Yeni başlayanlar için uygundur.
SARISU:
Kerpe'ye 10 km. uzaklıktadır. 10 knot ve üzeri rüzgarlarda çalışmaktadır. Akıntı genelde sahil kesimine doğrudur bu yüzdende dalgaları geçmek oldukça zordur. Tecrübeli sörfçüler için uygundur.



Yazar: Cihan Akca

17 Haziran 2009 Çarşamba

waves and sun, before and after..


Dalgalar ve güneş, önce ve sonra... Tüm anlatmak istediğimiz şey, özgürlük ... Üçümüz de farklı yerlerde, farklı hayallerle başladık dalga sörfüne..Burda yapmak istediğimiz tek şey, bizler bu konuyu araştırmak istediğimizde ulaşamadığımız Türkçe bilgileri burada merak edenlerle paylaşmak...

Burada sörfün tarihinden, nerelerde yapılabildiğinden, nasıl yapıldığından ve sörfle ilgili aklınıza gelen herşeye yer vermeye çalışacağız. Eksikler tamamlandığında ise, hiç sörf yapmamış birisi, belki de 15 dakika içinde sörfle ilgili bir sürü şey öğrenmiş olabilecek.

Sevgiler..

Çiğdem